29 Aralık 2022 Perşembe

Kur'ân-ı Kerim'e Hizmet Etmenin Mükâfatını Tahmin Edebilirmisiniz? Bir gün Rasülüllah Efendimiz (s.a.v.) sohbet ederlerken, azabı ve cehennemin şiddetini anlatırlarken bir grup, bir zümre insandan bahsediyorlar ve buyuruyorlar ki: “Ahirette bir zümre insan olacak, onlar sırattan süratle, şimşek gibi geçecekler ve cennetin kapısında bekleyecekler. Cenab-ı Hakk onlara hitap ederek: ‘Girin cennetime’ buyuracak. Ama onlar: ‘Hayır, biz girmeyiz’ diyecekler. Bunun üzerine sıratı zar zor geçen, ömürleri boyunca cennete girebilmeyi arzulayan insanlar hayret edecek ‘Bunlar kim?’ diye merak edecekler. Cenab-ı Hakk nedenini bildiği halde insanlara ders olması için onlara sual edecek; ‘Herkes sırattan zar zor geçip cennete girmek için bu kadar istekli iken, sizler sıratı şimşek gibi geçtiğiniz halde niçin cennete girmiyorsunuz.’ Onlar da diyecekler ki; ‘Ya Rabbi! Biz dünyada iken bütün zamanımızı Kur’an-ı Kerim’i okumak ve okutmakla geçirdik, annemizden, babamızdan, ailemizden ayrı kaldık. Bizim annemiz, babamız, kardeşlerimiz, akrabalarımız cehennemde iken biz nasıl cennete girelim?’ ” İşte onlar Kur’ân-ı Kerim talebesidir. Onlar gurbete giden; anasından, babasından uzaklara giden, Kur’ân-ı Kerim’i öğrendikten sonra onu öğretmek için dünyanın her tarafına giden mü'minlerdir. “Sonra Cenab-ı Hakk; ‘O halde tutun yakınlarınızın, akrabalarınızın ellerinden, her birinize ailenizden 70 kişiye şefaat etme salahiyeti veriyorum’ buyuracak. O sırada Sahabe-i Kiram’dan bir zat, bir bedevi arka saftan kalabalığı yara yara; ‘Yâ Rasülüllah, Yâ Rasülüllah!’ diyerek Rasülüllah Efendimiz (s.a.v.)’in yanına geliyor ve diyor ki: ‘Ya Rasülüllah! Peki, ben ne olacağım? Benim hiç kimsem yok, bana kim şefaat edecek?’ . Rasülüllah Efendimiz (s.a.v.) de buyuruyorlar ki: ‘Onlara yardım edersen, hizmet edersen sen de kurtulacaksın, cennete gireceksin.’ O zat ardından diyor ki: ‘Peki, Ya Rasülüllah! Benim elimden kim tutacak?’ .Bunun üzerine Rasülüllah Efendimiz (s.a.v.) o zatın elini sımsıkı tutarak: ‘Senin elinden ben tutacağım, cennete beraber gireceğiz’ buyuruyor.”

 İNSANOĞLUNUN GÖZÜNÜ ANCAK TOPRAK DOYURUR:

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Şâyet âdemoğluna altınla dolu bir vadi verilse ona ikincisini de katmak ister. Altın dolu iki vadisi olsa bir üçüncüsünü de ister. Âdemoğlunun karnını topraktan başkası dolduramaz ve Allâhü Teâlâ, tevbe edenin tevbesini kabul eder.”
Hakîkaten insanlar, tabiatları icabı mala pek düşkündür, hazinelere mâlik olsalar yine artmasını ister dururlar. Güzel ahlâka sahip olmayanlar, hırs ve tamahkârlık içinde yaşarlar, dünya varlığı uğrunda en mukaddes şeyleri feda etmekten çekinmezler. Servet ve mevki hırsıyla, ne kadar gâfilâne hareket edenlere tesadüf olunmaktadır. Kişi biraz da âkıbetini düşünmelidir, âhiret mesûliyetini göz önüne almalıdır. Bir insan, eğer servet sâhibi bulunursa bunun şükrünü îfâya çalışmalı, servetini gayr-ı meşru sûrette sarf etmekten sakınmalıdır. Hakîkî bir mümin, kendi nefsinin heveslerine, yanlış ilhamlarına tâbi olmaz, nâil olduğu bir nimeti suistimal etmez, her hususta Allâhü Teâlâ’nın ve Resûl-i Ekrem’in emirlerine, nehiylerine tâbi olur. Selâmetini, saâdetini bu yolda görür. Velev ki bu uğurda bazı maddî mahrumiyetlere, fedakârlıklara katlanması lâzım gelsin. İnsanlar âdî, fânî bir gâyeye kavuşmak için ne kadar çalışıyorlar, ne kadar fedakârlıklarda bulunuyorlar. Ya en ulvî, ebedî bir gayeye nâiliyet için fedakârlıklarda bulunmaları icâb etmez mi?
İnsan biraz da âkıbetini düşünmeli, âhiret mesuliyetini göz önüne almalı; fânî bir varlık uğrunda ebedî bir varlığı fedâ edecek kadar cehâlet (ve gaflet) eseri göstermemelidir. Dâimâ uyanık bulunup tevbe ve istiğfar etmelidir. Hak Teâlâ Hazretleri, yapılacak tevbeleri kabul buyurur. Bundan bir an evvel istifâdeye çalışmalıdır. Sonra pişmanlık fayda vermez.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KULLANANLARDAN BORAKS

 KULLANANLARDAN BORAKS VE KARBONATLA TEDAVİ MUCİZELERİ...                                                                                  *...