Rabıta nedir, tarikat ve tasavvuf Peygamberimiz zamanında var mıydı?
Rabıta bağlanmak,bağ ve irtibat bağlantı kurmak manalarına gelen rabıta,tarikat ve tasavvufta müridin mürşidine bağlanması,onun vasıtasıyla Allah'ın nurundan istifade etmesi demek olan rabitanin esası müridin mürşidinin yüzüne bakması, mürşidinin de muridinin yüzüne bakması manasınadır,bu bakma işlemi rabıta esnasında dünya ile irtibatı kesmek için gözler kapalı ve boyun kalbe doğru bükülmüş olduğundan kalbten şeyhin yüzüne bakmak ve sûretini zihinde tutmak tasvirini muhafaza etmektir.
(Kaplumbağa yavrusunu çıkarmak ve kendinde bulunan güzellikleri özellikleri yaşam ve hayatını devam ettirme yollarını aşılamak ve öğretmek için yomurtalarinin karşısına geçer,saatlerce o yumurtalara gözlerini kırpmadan bakar nazar eder kendinde bulunan herşeyi bu nazar ile yavrusuna aktarır ve sonrasinda yumurta çatlar ve yavru yumurtadan çıkar, eğitim görmeden hayatını sulu susuz ortamda kırda bayırda sürdürmeye ve üremeye devam eder)
Mürşidi kamillerde nazarlari ile muritlerini terbiye ederler ,nefsin kötü huyları ve günaha düşmesinden koruyup güzel huy ve ahlâk aşilarlar!!!
Bu arada kalbi irtibat ilede, kalpten kalbe yol vardır esasinca kalbi şeyhin kalbine bağlayıp oradan gelen feyz ve nur ile nefsinide kalbine bağlayarak o nurda çiğ etin pişip büzüldüğü gibi büzülüp günah işleyemez hale getirmek,ruhu melekiye teslim olmasını sağlamak esastır.
Zikri kalbî ise, verilen sayı kadar Allah lafzini tesbih ile sayarken kalbin Allah'ı zikir etmesidir.
Kalb et parçası Allah'ı nasıl zikir eder?
Et parçası olan dilin Allah'ı sesli söyleyip zikir ettiği gibi kalpte gönülde Allah'ı sessiz olarak zikir eder hatırlar ve bu zikir dille yapılan zikir den binlerce kez sevap farkı olduğu için zikri kesir olarak isim verilmiştir.
Allah'ın Kuran'da : Allah'ı zikri kesir ile zikir ediniz emri bu kalbi zikr emridir.
Bilmiyenler bilmediginin düşmanidirlar,yarasa tabiatlı nur ve ışıktan gocunan kişiliklerde,tarikat ve tasavvuf düşmanlığı da bu cehaletten ve laiklikten (dinsizlik ten ) kaynaklanır.
Tüm ehlullah evliyaullahin azı Vehbi yolla olsa da ekseriyeti bu bu rabıta zikir ve ibadet yolu olan kisbî yolla (çalışarak (çok rabıta zikir ve ibadet)ermislerdir.
İstanbul'da Bursa'da Basra Bağdat'ta Buhara Semerkant hive hindistan ve dünyanın her yerinde medfun Evliya esfiya bu yolla yetismisler ermişlerdir, gökten zenbille inmemislerdir.
Peygamberimiz Allah'ın sevgilisi,ve eflakin Kendi hürmetine yaratılması,eşrefi mahluk olduğu için gelip geçen tüm peygamberani ızâm'in evsafı ve güzelliği kendisine verilmiştir.
Hz, Âise validemiz,: Mısır'in kadınları Hz,Yusuf'un güzelliğini görünce elma yerine ellerini kestiler, Efendimizin güzelliğini gorselerdi, bayılıp düşerler di" buyurmuştur
Eshabi kiramda Rabıta şöyle idi:Eshabin tamamı sanki efendimize aşiktilar,huzuruna sohbetine gelirler karşısına otururlar, gözlerini kırpmadan yüzüne bakarlar,onun vechinin nurundan istifade ederken sohbette inen nurdanda istifade ederlerdi.maiset derdi olmasa bir saniye ondan ayrı kalmak istemezlerdi.
Söylediklerinide kendilerine has verilen zeka ve hafıza kuvvetiyle ayet ve hadisi şerifleri ezberliyorlardi, Eshabin ekseriyeti hafızı Kur'an idiler.
Omuzlarında kuş varmışta kipirdarlarsa uçacak mış gibi hiç hareket etmeden yüzüne bakarlar yanına oturan diğer Eshabin kim olduğunu bilmezler böylece efendimizden aldıkları nur ile kalbleri,sohbet bilgisi ile beyinleri dolu olarak mesut ve bahtiyar eshab (sohbet ehli) olarak evlerine dönerler di.
Bu her gün her namaz ve sonrası devam ederdi.
Onlar alacağı nuru efendimizi seyrederek sohbetini dinleyerek nuru kendisinden ve merkezinden aldıkları için başka tarikata ve mürşide ihtiyaçları yoktu.
Onlar tevhide inanarak bir saniye bile Peygamberimizin huzurunda kalınca, tüm letaifi Allah'ı koro hâlinde zikir ediyor eshab mertebesine ulasiyorlârdi.
Onlardan hiçbirisinin manevî derecesine kıyamete kadar gelecek evliya ulaşamazlar, onların atının burnundan çıkan bir nefes bile olamazlar.
Sonradan gelenler, Efendimizi, Eshabini ve ehlibeytini sevmek zorundalardir,sevmiyenlerin imanı kalmaz.
Efendimizin irtihalinden SONRA Hz, Ebubekir e sevir mağarasında tarif ettiği kalb zikri ve rabıta,onunla başlayıp günümüze kadar nisbeti sahih olan silselei zeheb (altın zincir) denilen her asırda bir adet gönderilen Allah tarafından seçilen peygamberimizin varisleri Hz, Ebubekir ve Selman 'i Farisi r,a, ile başlar imamı rabbanî ve Ebulfarukisilistrevi ile 33 kişi olarak son bulur,ondan sonra peygamber vârisi gelmiyecek,onların hizmetleri son bulursa dünyanın ömrü de kiyametle son bulacaktır. Tarikat tasavvuf zikir ve rabıta onlar (silselei zeheb) vasıtasıyla devam edegelmistir.
Nasibi olan ümmeti Muhammed bu zevat vasıtasıyla Allah'ın nurundan istifade etmişlerdir, nefislerini böylece terbiye tezkiye ve tasfiye ederek nefsi emmarenin şerrinden ve küfrün den kurtulup Allah'ın sevdiği kulları arasına girmişler, imanlarını sûri olmaktan kurtarıp hakiki imana etmişlerdir.
Kıyamete kadar nasibi olanlar istifade ye devam ederken, bilmiyenler ama düşman olmayanlar onların dine Kur'an'a hizmetlerini takdir edenler eliyle diliyle malıyla hâliyle zerre kadar katkısı ve sevgisi olanlarda imanlarını kurtaracaklardir.
Lakin hem nasibsiz hemde düşman olanların hem dünyaları hem ukbalari hüsran olacaktır, Allah'ın o akibetten bizleri muhafaza eylesin,âmîn
Alıntı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder